23 Nisan 2017 Pazar

Kumarbi Efsanesi

Bir önceki "Hurriler" başlıklı yazımda belirtmiş olduğum gibi Mezopotamya'da yazılmaya başlayan birçok metin ve kültür Hurriler tarafından önce Hititler'e, daha sonra da Eski Yunan uygarlığına; Yunan Mitolojisi'ne geçmiştir.

Hititler ve Hititoloji söz konusu ise, akla gelmesi gereken ilk isimlerden biri Hans Gustav Güterbock olmalıdır. Güterbock kimdir? 

Güterbock, 27 Mayıs 1908'de Berlin'de doğdu. 1926-1927'de Berlin ve 1928-1929'da Marburg üniversitelerinde öğrenim gördü. 1934'te Leipzig Üniversitesi'nde doktorasını tamamladı. 1933-1935 yılları arasında Berlin Müzesi'nde asistan olarak görev yaptı. 1933'ten başlayarak Anadolu'da Kurt Bittel başkanlığındaki Boğazköy kazılarına katıldı. 1935'te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesi'nin kurulmasıyla Atatürk tarafından Türkiye'ye çağrıldı. 1936'dan 1948'e kadar Ankara Üniversitesi'nde Hititoloji dersleri verdi. Sonrasında İsveç Uppsala Üniversitesi ve Chicago Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak bulundu. 1952 yılında yeniden başlatılan Boğazköy kazılarına başkanlık yaptı ve 1956 yılında Hititoloji profesörü oldu. 1968-1977 yılları arasında Türkiye'deki Amerikan Araştırma Enstitüsü'nün başkanlığını yaptı. Türk Tarih Kurumumuzun onur üyesidir.

Hitit tarihinde büyük önemi olan kral Suppiluliuma'nın ismini okumayı başaran da Güterbock olmuştur.



Güterbock'a göre Kumarbi kelimesi Hurrice bir kelimedir ve sonundaki -bi eki, aidiyet ifade eder. "Kumar" kelimesinin bir şehir ya da yer adı olduğu düşünülmektedir ancak nerede aranması gerektiği bilinmemektedir.

Kumarbi Efsanesi 

Efsane günümüze tek bir metin olarak değil, birkaç kompozisyon halinde ulaşmıştır ve tabletlerin belirli bölümleri kırık olduğundan parça parça okunabilmiştir. Metinlerde tamamen göksel tanrılardan ve bu tanrıların kendi aralarındaki savaşlardan bahsedilir. "Anunnaki" tasvirleri ile tamamen örtüşen tanrılar, her yönleri ile insanlara benzemekte; yeme-içme, çalışma, barınma, sevme, korkma, üzülme, öfkelenme gibi özellikleri bulunmaktadır. Kumarbi Efsanesi'ndeki bu tanrılar sırası ile Alalu, Anu ve Kumarbi'dir. Yaşanan savaşlarda önce tanrı Alulu, Anu tarafından yenilgiye uğratılır.(1) Sonrasında ise Kumarbi, Anu'yu yenecek ve göksel tanrı olacaktır.(2) 


Metinlerin çevirisi şu şekildedir:

1-"İlk (eski) tanrılar, [...] kuvvetli tanrılar işitsinler : [...] Geçmiş yıllardan Alalu (gökyüzünde) kral idi. Alalu tahtta oturuyordu. Ve tanrıların önde geleni, güçlü Anu, (hizmetçi olarak) onun huzurunda duruyordu. O, (Alalu´nun) ayaklarına kapanıyor ve içki kaplarını, içmek için, onun eline veriyordu."

2-" Anu, Kumarbi´nin el ve ayaklarından kendini sıyırdı ve kaçtı. Anu, gökyüzüne çıktı. (Fakat) Kumarbi onun arkasından koştu. Anu´nun ayaklarından yakaladı ve Anu´yu gökyüzünden aşağıya çekti. (Kumarbi Anu’nun) dizini (belaltını) karnına bitişik erkeklik organını ısırdı.Kumarbi, Anu´nun erkekliğini yutunca, o sevinçle ve yüksek sesle güldü. Anu döndü ve Kumarbi´ ye (şöyle) dedi: " Erkekliğimi yuttuğun için kendi içinden seviniyor musun? Kendi kendine sevinme! Ben sana yük (tohum) yükledim. İlk olarak soylu Fırtına Tanrısı ile seni aşıladım (gebe bıraktım). İkincisi dayanılmaz Aranzah (Dicle nehri) nehriyle seni aşıladım. Üçüncüsü soylu Tašmišu (Tanrısal mahluk) ile seni aşıladım. Üç dehşet tanrıyı ben sana bir yük olarak yerleştirdim. "

Bu metinlerin tam olarak yorumlanması, kırık parçalardan dolayı çok mümkün olmamıştır. Ancak Kumarbi ile savaşının ardından Anu'nun gökyüzüne gizlendiğini, Kumarbi'nin ise Nippur'a gittiğini biliyoruz. 


                                                                        Kumarbi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder